22 Aralık 2010 Çarşamba

O da olmaz bu da olmaz ...

Normalde 18da eve geliyorum, en geç 18:30. Her ne kadar yardımcım olsa da (18:30 gidiyor) çorbamı ve kızımın etini sıcak olsun diye kendim hazırlıyorum. Salata yapıyorum vs. Kocamın gelmesi, sofraya oturmamız 19-19:30.

Kızım için geç oluyor diye düşündüm. Dedim ki kaynanama "bundan sonra 18 gibi akşam yemeği yesin kızım, bizimle de oturur, isterse birşeyler atıştırır. Akşam sütünü veririm, yatırırım sonra erkenden". Cevap geldi: "Olmaz, sizinle yesin, sizi ne zaman görecek". Dedim "e yerken görmek zorunda değil ki". Cık dedi, tamam dedirtemedim.

Peki dedim, düşündüm, biraz daha organize olayım, daha erkene almanın yolunu bulayım.

Bugün geç çıkmak zorunda kaldım ofisten ve köprü derdi falan derken 19da geldim eve.
İçeri girdim.

Ben: Kusura bakmayı geç kaldım sizi de geç bıraktım.
K: O önemli değil de çocuk aç. Çok geç oldu.
Ben: Farkındayım o yüzden tavuk söyledim yoldan. Gelmek üzeredir, ben hemen çorbasını koyayım. Hah işte zil de çaldı, tavuk geldi (resmen söyledikten sonra 5 dakikada geldi!)
K: Ama çocuk çok aç, öğlen birşey yemedi, öğleden sonra da yedirme demişsin.
B: Yedirme demedim, 16'an sonra yedirme dedim ki akşam hem meme emsin hem yemek için acıkmış olsun
K: E öğlen yemeğini 14:30da yiyor sonra olmuyor. Aç kalıyor.
Kaynbaba: Çocuk aç! Mama dedi!
B: Anladım da ben o yüzdne geçen gün 18de yedirelim artık demiştim, olmaz dediniz ya.
K: pısssssssssssss (cevap yok).

Aradan birkaç saniye geçer.

K: Çocuğum aç kaldı.
B: Ne yapmamı istiyorsunuz? 6da yedirelim, yok! 7de yedirelim, geç! Ne yapayım? Arada bir geç kalabiliyorum, işimi mi bırakayım? Olacak mı o zaman?
K: Ben kötü niyetle söylemedim.
B: Tamam, onu anladım. Ne yapayım?
K: Çocuk aç!

offfffff. konuşmaya başladığımız 3 gün oldu. Bingo, yine başladık. Üstelik bu defa ikiye karşı bir.

Kocam geldi, anlattım. Cevap: usandım! E bana ne yararı var?

21 Aralık 2010 Salı

Beyaz Güvercin ....

Bir bakıcının evde işe başlamasının artık çok da çaresiz olmadığımızı göstermesinden midir başka bir sebepten midir bilemiyorum ama barıştık.

Yani gülücük falan yok suratımızda ama konuşuyoruz.

Bu da iyi bir ilerleme, bu da yeter. Bence.

Hastalandık ve gördük ....

Geçenlerde hastalandık.
Fenaydı.
Kızım aramızda uyuyor, sağda ve solda iki hasta. Ama öyle böyle değil, ateş, titreme, kusma. Neticede sabahı zor gördük ve kızıma bakması için kaynana ve kaynbaba çağrıldı.

Ben sigorta kartını bulmaya öne gittim, kocam çocuğun yanına yattı o arada yeniden. Kapının önünde kaynanayla karşılaştık.

K: Geçmiş olsun. iyi misin?
B: Daha iyi olacağım, doktora gitmem lazım ama.

İçeri yürüdü. Kocamı yatarken gördü.

K: Oğluuuum. Evlaaadım. Sen de mi hastasıııın? (Dünyalar battı o anda)
Kocam: Evet. Anne sessiz ol, çocuk uyanmasın.
K: Oğluuuuuuuuuuuuuum.
Kocam: Anne yavaş.

Neticede acile yatıldı. Acilde test yapıldı. Benim değerlerim kocamınkilerden daha vahim çıktı. Ama kayınpeder kocamın üstünü örttü, onun ateşine baktı :) Telefonda rapor verdi, gelinin daha kötü olduğu iletildi kaynanaya.

Eve giderken ekmek alınması lazım, ben aldım. Eczaneye gidilmesi lazım, sen gittim tabi ki.

Eve gelindi. Açlıktan ölüyordum, sofra falan hazırladım.

Sonra yattık.
Kadın-erkek farkından dolayı kocam daha zor geçiriyordu :) Bir ara kocamın ateşi 39u geçti yine. ııı-ıııhhh sesleri arasında ateşler içinde yatıyordu. Benim de ateşim çıktı o ara. Ama kalktım ona ilaç verdim, soğuk patch yapıştırdım kafasına, bir tane de kendime.

Kaynana geldi.

K: Oğluuuuum, çok mu fenasın.
Kocam: ııı-ıııhhh.
K: (Bana diyor) Bana bez mez birşey bul, soğuk kompres yapmam lazım oğluma.

Ben tabi onun bunun çocuğu, hastayım ama önemli değil. Kalktım, küçük havlulardan 4 tane getirdim. Bir leğene koyduğu soğuk su ile kompresleri yapıp kocamın kafasına, boynuna, bileklerine koyuyor. Ama sürekli değiştiriyor, sürekli.

Kocam: o da hasta, ona da yap.
K: istiyor musun?
Ben: Hayır teşekkürler.

2 dakika sonra.

K: Bezler yetmedi, yeni bezler bul bana. Ayaklarına da koymam lazım.

Kocam: o da hasta, kalkmasın, ona da kompres yap.
K: istiyor musun?
Ben: Hayır teşekkürler.

Onun bunun çocuğu yine kalkar havlu bulur gelir.

Aradan zaman geçer, ateş düşer. Annem aradı.

Annem: Nasıl oldunuz?
Ben: Kocamın ateşi 39u gördü yine.
Annem: vah vah. Geçmiş olsun. Kompres yapın. Sen nasıl oldun?
Ben: Ben daha iyiyim. 38lerde benim ateşim.
Annem: Eyvaaaah, çok fena. Sen çok kötüsündür şimdi.!!!

Demek ki neymiş: En çok acıyı kendi çocuğun çekiyormuş hep! Çok yüklenmeyeyim kaynanama bari bu defa.

26 Kasım 2010 Cuma

Umuda korku bulutları

Dün akşam eve geldim. Bitik ve hasta. Yemek dışarıdan söylenecek ve sadece çorba yapılacak diye bir kararla.

Çorbayı koyarken kaynbaba (kayınpederin kaynana modundaki yeni versiyonu, şirin baba gibi oldu) geldi. içeriye oturdu. Ben de geçtim içeriye, nasıl olsa artık giderler, ben de kızımla ilgilenirim diye. Gitmediler. offfffff. "gidin artık diye oturuyorum burada, hadi hadi" düşünce bulutumu gören yok.

"Çocuk çok iyi, ne öksürdü, ne burnu tıkalı" haberi gelmişti. Velet öksürmekten öğürüyor, burnu yine duvar, emmesi mümkün değil. "Haberim olsaydı doktor randevusunu iptal ettirmezdik" dedim. "Az önce olmuş" dedi kaynbaba. Evet öyle bir anda başlıyor böyle şeyler gerçekten!

Konuşulanlar:
- Annesi bilmek ister, ne yemiş, ilaç ne zaman almış
- Allah Allah, sen avukatı mısın?
dedi! Dedi ve söylemedi!

Kaynbaba bile şaşırdı!

Neyse ki kocam geldi, aldı raporu. Ama kocam elini yıkayıp üstünü değiştirene kadar bekleyeceklerini söylediler. Bana emanet etmeye kıyamadılar mı nedir :)

Nitekim sakin bir akşam sonrası kocam yerde çocuğun yanında oturmuştu bitkin halde.

- Düşünüyorum düşünüyorum, bakıcı alsa çocuğu kaçırsa, hayatta bulamayız. Sakat bırakıp dilendirirler.
- Yok canım, daha neler.

Ama saatlerce uyumadım ardından. Kendimi asla affetmem. Kaynanaya katlanamadım diye çocuğun başına birşey gelmesini asla affedemem.

25 Kasım 2010 Perşembe

Isır ısır, sen de ısır

Kızım çok hastaydı eve geldiğimde. Haberim olsaydı işimi gücümü bırakır, gelir, doktora götürürdüm. Çok fenaydı çok.

Ateş yok ama burnu duvar gibiydi. Çok da öksürüyordu. İçim parçalandı. Biraz hava aldırmak istedim. Kim ister ki 4 gün boyunca eve tıkılmak! (kaynanam hiç ama hiç çıkarmıyor)

Kayınpeder: dışarısı soğuk, çıkarma.
Ben: Burnu tıkalı, temiz hava alması lazım
Kayınpeder: Dışarıdaki hava temiz değil
Ben: içeridekinden daha temiz, akım yok burada, virüs kaplı bir hava
Kayınpeder: offff.
Ben: Yalnız gitmeden evvel bana en son ilacı ne zaman aldı, sormama yardımcı olabilirseniz, 8 saat olması gerekiyor yeniden vermeden.
Kayınpeder: Kendin sorsana
Ben: Benimle konuşmayan birine nasıl sorayım?
Kayınpeder: Sor bakim neden konuşmuyor. Vardır bir sebebi, yapmışsındır birşey.

İşte burada bittim. Kayınpederimin bana karşı biraz soğuklaşmaya başladığını hissetmiştim. Doğaldı, hayat arkadaşını üzdüğümü düşünüyordu, insan etkilenir tabi. Ama onun daha sağduyulu olduğunu düşünürdüm. Çok patavatsız, çok düşüncesiz konuşur, inanılmaz gafları vardır ama daha sağduyuludur. Derdim. Eskiden.

Bana hiç gelip "konuşalım bakalım, nedir bu durum" demedi. Meğer peşin yargısı varmış, tek tarafı dinlemek yetermiş.

Devam ettik.

Ben: İnsan birşeye kırıldı veya üzüldüyse alır karşısına konuşur, küsmez. En azından ben öyle yapmam. Ben zamanında sıkıntılarım olunca rica ettim, konuştuk. Ben böyle alışığım.
Kayınpeder: offff.

Sinirden titremeye başladım, bildiğiniz titreme başladı. Saygımdan baba diyorum ama aslında babam değil. Bana sesini yükseltmesi, beni suçlaması, offf çekmesi, pehhh yapması hakkı değil, üzerimde hakkı yok. Bugüne kadar hep saygılıydım, acaip ötesi gaflarında bile sesimi çıkarmadım. Ama zaten çocuğum hasta, sinirlerim bozukken, ilaç saatini sorduğumda bunları söylemesi, üstelik tavır ve ses tonundaki bozuklukla, TEPEMİ ATTIRDI!

gittim odaya, giyinmeye başladım, kızımı da giydiriyorum bir yandan. Dışarı çıkacağım. Geldi kaynana yanımıza.

- Kızııım, terli terli mi çıkacaksın dışarıya? (La havle oldum)

- Terli değil. Ayrıca mont ve şapkası var.
- Ben birşey demiyorum, ağlamasın diye oyalıyorum.

Terini sorarak mı? La Havle x2.

Zavallı kocacığım saatlerce trafikte takılı kalmışken ben onu arayıp "nerdesin" diye havlamaya başladım. Adam eve geldiğinde çocuk aç ve hasta, ben aç, kocam açtı ve saat 20:30du. Çocuğu banyo yaptırarak oyaladım, çünkü yemek, çorba yapmama izin vermedi ağlamaktan. Napsın, çok kötü hissediyordu kendini. Yine dırdırdırdır başladım tabi. Napayım, benim de tek ifade şansım bu.

Üzgünüm. Üzgündüm. Haftaya herşey daha güzel olacak.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Bir umut

Bakıcı buldum. Pazartesi başlıyor.

Bir dönemin sonu mu bir hüsranın başlangıcı mı göreceğiz. Birincisi olsun n'olur!

Bayram biter - her anlamda

Bayram tatili, her ne kadar evde de olsak, kızımla geçireceğim için laylaylom modunda karşıladığım bir tatildi. Bir artısı daha vardı tabi: Karşılaşmayacaktık!
Buralarda olmadığını öğrendiğimde nasıl rahatladım, anlatamam.
Ne yalan söyleyeyim, bayramlaşmak bile zor geliyordu.

Bayram ertesi Pazartesi akşamı arayıp özel bir köfte yaptırdıklarını (buharda pişmişmiş), getirmek istediklerini söylediler kocama. Kocam da yemek yapma, köfte geliyor dedi. Ben yine de başladığımı bitirmek üzere devam ettim.

Geldiler. Sadece kızıma kadar getirmişler! "Yok artık" oldum. Eşim her ne kadar kabul etmese de o da şaşırdı. İyi ki yapmaya devam etmişşim yemeğimi diye sevindim.

Neticede dün benim için bayram resmi olarak da bitti, işe başladım. Akşam eve giderken acaba bir yerlerde oyalansam mı diye düşündüm, kendimi hazır hissetmedim karşılaşmak için. Sonra da kızım hasta diye oyalanmadan gitmeye karar verdim. Gündüz temizlikçim olduğu için pırıl pırıl bir evle karşılaşmayı umdum.

Saat 17:45 gibi evdeydim. Bir girdim mutfağa, tezgahın üstünde bulaşıklar, yarım yenmiş tabaklar. Salonda köşede kalmış, yıkanmamış biberonlar. Buzdolabında yarım yarım tabaklar. Tereyağlığıma konmuş haşlanmış sebzeler (ters duruyordu akmasın diye!). Bütün sebze-meyve kaplarımın ağızları açıktı, bütün hepsinin. Bilincimi kaybediyorum sandım. Sonra onu gördüm: Kesik atılmış, ortada öylesine duran bir armut! Yüzlerce, binlerce defa buzdolabındaki tehlikeleri anlattım: Bakteri üremesi, açık besin maddeleri, meyvelerin, sebzelerin çabuk çürümesi, gizli küf vs.

Temizlikçim 16:00 gibi gidiyor. 1 saat 45 dakikada ortamda yaratılan kaos için tebrik etmek istedim, performans muhteşem.

Bayram kesinlikle bitti. Her anlamda.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Vur kızım vur!

Resmen elim ayağım titredi.

Eve girdim, kzııma görünmeden hemen bir ellerimi yüzümü yıkıyorum ki öperken rahatça yalayabilsin :)
içeriden ses (babaanne & dede): - vur kızım vur! köpeğe vur! (vurunca alkış kıyamet, aferinler, bravolar)
- vur kızım, şimdi de tavşana vur! (yine alkış, yine aferinler)

içeriye girmedim, uzaktan bir merhaba dedim, suratım kıpkırmızıydı, mutfağa geçtim. bir ara dede kucağında kızımla geldi, "biz artık gidiyoruz" dedi, "çok eğlendirdi bizi" dedi.

- vurma nereden çıktı? niye vuruyoruz köpeğe, tavşana dedim (kendimi kontrol edebildiğim kadar sakin)
- e artık laftan anlıyor ya, onu gösteriyor dedi!

Ben ki kızımı şiddet gösterilerinden uzak tutmak için çarptığı köşelere "nannna" yaptırmayan kadın! sevimli mavi cici tavşanını ve pamuk gibi köpekçiğini döven bir kıza sahibim!

Şimdi ben cici, mici diye sevdirmeye çalışıyorum, kızım ikilemin Allahını yaşıyor.

Hey Allahım!

18 Ekim 2010 Pazartesi

Grissini ve bisküvi için ideal saklama kabı - boşuna para dökmüşüm

Vakumlu, havası pompayla alınan kaba koydum, akşama ağzı açık buldum. Kocama söylendim, o anasına söyledi. Birşey değişmedi.

Ağzı sıkıca kapanabilen cam kaba koydum, akşama ağzı açık buldum. Kocama söylendim, o anasına söyledi. Birşey değişmedi.

Ağzı sıkıca kapanabilen plastik kaba koydum, akşama ağzı açık buldum. Kocama söylendim, o anasına söyledi. Birşey değişmedi.

Buzdolabı poşetine koydum, onu kapattı. En ideal saklama kabımızı bulmuş olduk.

Kereviz

Kızıma kereviz pişirmiş. (teşekkürler)
Bir kaseye koyup onu da torbaya koyup buzdolabıma koymuş.

Abartmıyorum, dolabımda
Glasslock
Tupperware
Vacuum box
Borcam ve türevlerinden belki 30 tane kapaklı kap var. Abartmıyorum.

23 Eylül 2010 Perşembe

Yazmak ne kadar zor olabilir?

Kaynanam üniversite mezunu. Okuma yazma bildiği kesin.

Rica ediyoruz, şu tahtaya yazın lütfen: ne yedi, ne içti, ne zaman uyudu, ne kadar uyudu, bir eksik var mı ertesi güne alınması gereken.

Yok yok yok!

Kocama soruyorum neden diye, bıktım artık söylemekten diyor. Sen bıktıysan ben ne hissediyorum, düşün bakalım sevgili kocacığım?

Süper çözüm!

Eve girdiğimde kızım uyuyorsa kaynanam namaz kılmaya koşuyor ben eve girince. Ben de ellerimi yıkamaya giriyorum o sırada, çıktığımda kızıma uğruyorum, o sırada kaynanam hoop kapıyı kapatıp gidiyor, kayınpederimin gelip onu almasını beklemiyor bile.

Karşılaşmadan kapatıyoruz günü.

Win win situation!

Provokasyon

Bir gün önce çok önemli bir iş toplantısı vardı. Olağanüstü İstanbul trafiğinde gitmeye çalıştım, gidemedim. 4 saat sonra eve vardığımda aslında hiçbir yere gitmemiştim.

Ertesi gün eve girdim. Saat 18:30du ve elinde yeni hazırlanmış biberon vardı. Daha önce milyonlarca defa 17:00dan sonra herhangi bir yiyecek veya biberon verilmemesi konusunda konuşmuştuk. Baktım şöyle, selam verdim ve dedim ki:
- Mama mı hazırladınız? E ben nasıl emzirebilirim arkasından? Emmez ki?
- Bilemedim, geç gelirsiniz diye düşündüm?
- Neden, haber verirdim?
- E dün de geç kaldın ya.
- Hergün kalacağım anlamına gelmiyor ki?
- Kusuruma bakma ben hata yaptım. Ama sen beni affedersin. Nasıl olsa hergün hata yapıyorum.
- Anlayamadım?
- Sürekli hata yapıyorum ya, onu diyorum.
- Anlayamıyorum? dedim ve arka odaya geçtim. O sırada eşim geldi ve konu birden kapanıverdi. Tesadüf böyle birşey.

"Biberon kullanma" ne demek sizce?

Kızım 8 aylık olduğundan beri doktorumuz biberonu bırakmamızı istedi, kadehe geçmek için en iyi vakit dedi. Denemelere başladım, kızım çok heyecanlanıyor, ben de sanırım, olmuyor pek. Çok büyük bir kısmı dışarıya akıyor.

Bebek kadehleri aldım. Kalııın yoğurt kadehleriyle içirmeyi denedi ama onları denemedi.

Alıştırma bardakları aldım, 5 farklı uç. Nasıl güzel içiyor onlarla. Lıkır lıkır. Dr. Brown çıksın hayatımızdan dedim. Emmesi değişti, biberonu bırakmazsak göğsümü bırakacak dedim, cık, birşey değişmedi.
Sen bana pislik yaparken aslında torununa pislik yapıyorsun! Yoksa torununa benim sütümü layık görmüyor musun? Artık o kadar da değildir, di mi? olabilir mi???

Kanıksama, Bezme

Galiba kanıksadım.
Yazmıyorum, yazamıyorum artık.
Birbirimizi görmek istemiyoruz, ben eve giriyorum, mutfağa yöneliyorum hemen çocuğun sütlerini buzdolabına koymaya. Sonra ellerimi yıkıyorum öyle gidiyorum kızımın yanına.

"İyi akşamlar" diye giriyorum. Yanında biri varsa cevap veriyor, yoksa mırıldanıyor birşeyler (küfür bile ediyor olabilir).
Kızım bazen sevinçten haykırarak yanıma geliyor, kucağıma alıyorum, emzirmeye gidiyorum. Bazen de uzak duruyor, küsmüş olduğunu düşünüyorum, işe gitmeme kızmış diye içimden geçiriyorum. "Babaannene benzedin kızım" diye geçiyor içimde, ürküyorum.

Bakıcı bulamadım, hepsi sigara içiyor, kıyamadım yavruya. Kendime kıydım onun yerine, kaynanama katlanıyorum.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Delirmeler

tahtaya yazıyorum verilecekleri alternatifleriyle falan. şöyle birşey var tahtada (buzdolabının yanında):
meyve (altı çizili) 1. katta cam kapta organik şeftali var, 2. katta kağıt torbada organik böğürtlen var ...
kahvaltı (altı çizili) en üstte mor kapta suyun içinde koyun peyniri var ..... böyle böyle. yine gidip labne vermiş. söylemiştim ya, labne iyi değilmiş diye, hatta çok kötüymüş. keçi peyniri yemiyor benimki, koyun deneyelim diye aldık. akşam geldim, duruyor suda.
diyalog (bunun dışında tek kelime konuşmadık)
- e size yazdım, niye vermediniz?
- mor kap demişsinz, orda 3 tane mor kap vardı
gidiyorum açıyorum buzdolabını, dönüyorum odaya
- onlar mavi?
- ben mor gördüm
- peki mor gördüyseniz de onların içinde suda peynir yok?
- bu sefer böyle oldu artık

yemin ediyorum beni delirtmeye yapıyor.

kocama da demiş ki büyük bir kaba benim o gün vereceğim herşeyi sırasıyla koyun, yoğurdunu, sebzesini, meyvesini, kahvaltısını .... oldu dedim, bu kadar mı artık? armut piş ağzıma düş. yıkamak mı zor geliyor? önceden yıkanırsa bozulur? gerizekalı muamelesi yapmanın ötesi değil mi bu? bir de kendi istiyor? o da mı kabul ediyor çok zeki olmadığını artık? dedim. o da dedi ki "buzdolabını açıyor, derecesi yükselecek diye deli gibi aranıyor, arada kapatıyor, soluklanıyor, yeniden açıyor, ödü kopuyor" dedi. güldüm, çok güldüm. psikopat yaptın dedi. dedim keyfimden yaptım, sırf pisliğine yapıyorum, çocuğun sağlığıyla falan alakası yok. hiç yok. psikopatım ben.

dün eve bir geldim ki mutfak kopmuşşşşşşş. toparladım 1 saat sürdü. tam toparladım kocam geldi. suratın niye böyle diyor. yok birşey oldum, yok yok var diyor. anlatıp da sinirimi daha da bozmak istemedim valla. yuh yani. lavabonun 4 cm yanında bulaşık makinası var, çalkalamaya da üşeniyorsan at içine, ortalığı sinek basmasın di mi? pisssss.
arabadan indim dün, kapıcı geldi yanıma, tatildeydi geçen hafta. dedi napıyor benimki. dedim görmediniz mi, çıkmadılar mı? yoo, hiç çıkmadılar dedi. içim cısladı. çocukta d vitamini eksikliği var, söyledim. bir güneş göstermez misin? bu kadar kof, düşüncesiz, bencil misin? girdim eve, aldım çocuğu, ben buna biraz güneş göstereyim dedim, çıktım.

arıyorum arıyorum, bulamıyorum ki adam gibi birini çocuğumu emanet edecek. yok yok yok!!!

22 Temmuz 2010 Perşembe

Sessiz savaş

Uzun zamandır yazmıyorum çünkü 6 Temmuz bir milat oldu. O günden beri görüşmedik.

Akşam kızımı görmeye eve gidemiyorum :( İşten çıkıp eşim eve gelip de o evine gidene kadar dışarılarda bekliyorum. Nasıl kötü bir durum anlatamam. Kızımı nasıl özlüyorum bütün gün halbuki. Ona yemek yapmam gerekiyor eve gidip.

Çok kötü çok. Bakıcı bulamıyorum.

6 Temmuz 2010 Salı

Sıpa

Ay, laflarının en güzelini yazmayı ihmal ettiğimi fark ettim:

Ben kızımı ilk defa "eşşşek sıpası" diye sevdiğimde (annem de vardı yanımızda) döndü ve ciddi bir tavırla "babası hariç" dedi.

yuh!

Selam

Dün kızım kaynanamın evine gitmişti sabah ben işteyken, akşam da vakitli gelsin diye haber yolladım. babası gitti aldı kızımı. kızım kaynananın kucağında uyuyakalmış arabada.
aynı anda park ettik.
kocam çocuğun pusetini çıkarmış, eşyaları ona dolduruyor.
ben de indim arabadan, elimde laptop çantası, kocaman pompa çantası, kendi kol çantam, 3 tane de alışveirş torbası. başım da zonk zonk aprıyor. arabanın yanından geçerken baktım bebişim uyuyor, elimdeki torbaları astım pusetin kenarına, çantalarımla kapıya doğru gittim açmak için.
kapıyı açtım, arkadan kucağında kızımla kaynanam geldi, gülümsedim ve kapıyı tuttum. "Karşılaşınca selam mı verilirmiş" dedi. kalakaldım. "şimdi karşılaşıyoruz daha" dedim. girdik içeri, asansörün önünde duruyoruz, ortam buz gibi. döndüm "gülüşüm suratımda dondu kaldı vallahi" dedim. "ay ben kötü niyetle söylemedim ki" dedi.

nasıl iyi bir niyet olabilir ki bu cümlede!

30 Haziran 2010 Çarşamba

Bisküvi kutusu

Bisküvi kutusunun ağzı sabahtan itibaren açık kalmış, belli, çünkü sadece kahvaltıda veriyoruz. Akşam geldim, gördüm, "Bisküvi kutusunun ağzı açık kalmış, bayatlarsa yemez, kapalı tutar mısınız" dedim.
"Aaaa, naparız sonra bayatlarsa di mi kızıııım" dedi.

öleyim mi öldüreyim mi? ha?

Oğul balı!

Kızımı oğul balı diye sevdi yaaa :)

27 Haziran 2010 Pazar

Su biberonu

öyyyyykkkk

sabah kahvaltısını yumurta ve peynirle yapan minnoşuma ağzı silinmeden içirilen su, turuncu alıştırma bardağından içiriliyor. akşam eve geliyorum, hala aynısından su içiriliyor :(

hayır, arada yıkanmamış. gerçekten hayır.

bu arada kahvaltıda ne yediriliyorsa, öğlen yemeğinde, aralarda, kaşık ve tabaklarıyla beraber salonda örtünün üstünde duruyor. aynen önlükler falan da. ya ne kadar zor olabilir mutfağa götürüp lavaboya koymak? evim akşam geldiğimde yumurta kokuyor, malum havalar 30 küsür derece artık!

yalnız bir iyi yanı var ki, benim güzel kızımın bağışıklık sistemi çok çok sağlam olacak onun sayesinde!

23 Haziran 2010 Çarşamba

16 Haziran - The Kavga

detaylar daha sonra.
ama feciydi. o günden beri birbirimizi sevmediğimizi saklamıyoruz birbirimizden ve cümle alemden, e.g. kayınbiraderlerin evinde birbirimizi ısırmaya başlamamız.

Doktorum

Çok enteresan bir telepati yaşıyorum Doktorum programıyla:

Çocukla ilgili yeni bir durum hasıl olduğunda anne içgüdüme güvenip doğru olduğuna inandığım bir şekilde davranıyorum. Her nasıl oluyorsa hep de o gün Doktorum programında o konu işlenmiş oluyor ve ben yanılıyor oluyorum!

Diş buğdayı

Çocuğumun dişi çıkmış, babası eve gelmeden söylemedi!
Pişirmiş diş buğdayını, buğday da demiyor, “buyday”. Bir de pasta aldırmış dedesine. Pastaya mum kondu, “kim üfliycek, kızım nasıl üfliycek” diye takılıyorum. Babası üfleyecek dedi! Oha! Kocam tam üflerken durdu, hadi beraber dedi. Dedim hayır, babalar üflermiş ya. “bak babaannem, nelere maruz kalıyorum”. Yapmak istediklerimin onda birini bile yapmıyorum, onda biri! O sinirle kızıma çorba koydum o gidince, salak gibi soğumadan çocuğun önüne koydum, çocuk içine elini sokup üstüne döktü sıcak sıcak. Yandı yavrum kötü kalpli cadı yüzünden.

16 Haziran

Çocuğum emeklemeye başlamış, söylemedi!

Yeşillll

Ben çocuğuma demir ilacı vermediğim için ıspanak, semizotu, kuşkonmaz, bezelye yediriyorum. Haliyle hepsi yeşil. Cümleye bak: “ay napıyorsun haftasonu bilmiyorum ama her Pazartesi bu çocuk yeşil yapıyor kakasını”. Uzaylıyım ben, ısırırım haftasonlarında!

Hava şartları

Bir apartman dairesinde yaşadığımız için çocuğum hava alabilmesi için gün 1-2 defa en az 15 dakika dışarı çıkmasını isterim. Hergün aynı terane: “bugün çok sıcaktı, çıkartmadım”, “bugün çok soğuktu, çıkartmadım”, “bugün rüzgar var, rüzgar yok, kar var, kar yok, yağmur var, güneş var, güneş yok....”. e be kadın, ne olacaktı, uzayda mı yaşıyoruz???

Güneş kremi

Hergün dışarı çıkmadan güneş kremi sürülmesi konusunda uyarıyorum. Hergün aynı yanıt: “ay ben gölgede dolaştırdım!"
UVA ve UVB ışınlarını görürsem söylerim!

Sakız

Kaynana ve kayınpederin bir sakız çiğnemesi var, evlere şenlik. Kafayı yersin, şakkıdı şakkıdı. Kızım ağzını bir sağ yapıyor bir sol. Kaynana: hahaha, ne güzel çiğniyor! Ben içimden: bence o senin sakız çiğnemeni taklit ediyor!

Siyah eller

Hergün kayınpeder geliyor eşini almaya ve torunu görmeye içeriye geliyor. Ellerini yıkamadan kıza yaklaşmaması için bir sürü uyarı aldıktan sonra içeri girince direkt ellerini yıkamaya gidiyor. Gidiyor ama sonuç? Hergün havluda 2 kocaman siyah el! E ben ne anladım? Kızımı tutuyor o eller :(

15 Haziran

Bugun kendimi kaybettim. Kocama: yeterince zor bir hayatim var. Ablam hasta annem hasta anneannem hasta is hayatim zor cok zor kizimi evde birakip gidiyorum. Ustune de annen inadina herseyi yapiyor yipratmak icin. Lutfen yarin kendisini tebrik et de ki " tamam basardin delirdi artik normal davranabilirsin" de dedim.
Kocam da dedi ki " sen onun evinde bakindin mi hic buzdolabina falan ne kadar duzensiz. Bu kadin boyle" dedi. Kaldim. Ne dersin ki?

Buzdolabımmmm

Şu dünyada muhtemelen kimsede bendeki kadar cam kaplar, buzdolabı kapları, limon kapları, tupperware yoktur. Resmen yatırım yaptım, dolaplarıma kaplarım sığmıyor.
Buzdolabımı açıyorum, içeride öyle ortada duran limonlar, kesilmiş meyveler, açık yemekler üstüne başka bir kabın kapağı konmuş, kaykılmış, dolaba dökülmüş, açık yoğurtlar.

Yalvarmayı denedim, gözünün önünde alıp atmayı denedim, kocam yapmış gibi ona kızmayı denedim, sormayı denedim, yeniden yalvarmayı denedim. Cık.

Bu Pazar bütün günümü verdim, bütün buzdolabının raflarını çıkarttım, köpürterek yıkadı kocam, ben buzdolabını sirkeli sularla sildim, içerisini soğutmak için buzluklar döşedim, sonra kapları doldurdum, sebzeler, meyveler ağzı kilitli cam kaplarda, hangisinde ne var görünüyor, kahvaltılık gözüm düzenlenmiş (nedense hep kahvaltılık dışı herşey oraya konuluyor). Yani bildiğiniz reklam buzdolabı oldu. Koştum resmini çektim. Nasıl güzel.

Pazartesi akşam eve geldim. Açtım göstereceğim nasıl topladım, sildim muhteşem olmuş diye. Açtım, kalakaldım. Cam rende buzdolabında, üstünde kemirilmiş meyve. Sebze çorbası kabı buzdolabında (bkz Sebze Çorbası - Varan II). Kesik atılmış limon buzdolabında. Buzdolabı belli ki açık kalmış, 9 derecede. Kahvaltılık gözümde meyveler sıkıştırılmış. Ayrıca diğer dolapta sabah koyduğum Aptamil kabimin üstünde sebze çorbası kalıntıları buldum. Resmen beynim acıdı.

B: Limon icin kaplarım var niye böyle koydunuz?
K: Tamam ben alim dedi cebine attı!

Enginarlar (minicikler, kalp enginar, bebeğime aldım) torbasından çıkartılmış, kararmış. Ben onların hazırlanmasını yarım saat bekledim güneş altında ekolojik pazarda! Kanserojenmis torba. Neden, kim diyor, nasıl açıklıyor? dedim. Açıklayamadı, kızdı döndü gitti.
Delirdimmmmmm. 1 gun harcadım ben o dolaba, 1 gun!!!!

Sebze çorbası - Varan II

Hergün sebze çorbasınının geri kalanını buzdolabımda buluyorum. Yemediğini lütfen atın diyorum. Gör diye saklıyorum, hem belki akşam da verirsin diyor. Ben taze yaparım, akşama farklı birşey pişiririm, siz lütfen buzdolabına koymayın, bırakın dışarıda ben yıkarım diyorum. Hergün buzdolabında buluyorum. 3 ay oldu. Hergün söyleyeme devam ediyorum, hergün!

Sebze çorbası - Varan I

Çocuğa öğlen senin benim yiyemeyeceğimiz kadar büyük kase sebze çorbası yediriyor. Oyunsuz lütfen dedim (çok önem veriyorum düzgün bir yeme alışkanlığı geliştirmesine), asla yapmam oyun diyor, masada türlü oyuncak buluyorum.
Üstüne de 150 cc süt içiriyormuş!
Baştan beri yapmayın, midesi büyüyecek diyorum. Bugün tesadüfen yakaladım. Diyor ki "evet sen söyledin ama ben vermek istiyorum". Ya açıklıyorum, niye hala ama diyorsunuz? diyorum.
Cevap: belki bana benzer, midesi büyüse de problem olmaz dedi!!!!
Bu arada kendisi 44 beden!!!

15 Haziran 2010 Salı

Buzdolabı

Eve girerim, buzdolabı açıktır, olmuş 11 derece

B: e bu buzdolabı açık?
K: ben açmadım (bu arada 9 saattir başka kimse yok evde)
B: e nasıl açıldı?
K: bilmiyorum ama param olduğunda size buzdolabı alcam!
B: buzdolabımdan memnunum ben ama ne fark eder, o yeni buzdolabının da kapısını kapatmazsanız yine aynı sonuç değil mi?
K: o kendi kapanacak!

Ertesi gün eve girerim buzluk açık!
B: e bu buzluk açık?
K: ben açmadım.
B: !!!!

Ertesi gün eve girerim buzdolabı açık!
B: e bu buzdolabının kapısı yine açık?
K: ben açmadım.
B: !!!!

Kendimi parçalasam kurtarır mı???

inciler - II

K:kaynana

Ben: kitapta okudum, bu hafta veya gelecek hafta gibi yavaştan mobilyalara tutunup ayağa kalkması başlarmış bebeklerin.
kocam: e kalkıyor ya elini tutunca.
Ben: yok elini tutunca tamam da sen tutmayınca da kalkmaya çalışacak artık
K: benim çocuğum geri değil!
Ben: ben geri demedim, diyorum ki artık özgürce kalkmaya çalışacak
K: kalkıyor işte
Ben: mobilyaya tutunacak da kalkacak, bize değil
K: bizi tutuyor ya!
Ben: ben mobilya diilim! (artık sesim manyamaya başladı)
K: ben mobilyayım

!!!

1 dakika ya geçiyor ya geçmiyor, bizim kız şirinlik yapıyor

K: ahahaha. benim çocuğum geri diil!!!
Ben: ay galiba kendimi öldürmek istiyorum!
K: tamam sen öldürme, ben hata yaptım. (kocam yanımızda ya, alttan aldı)

bence en güzel cümle: "ben mobilyayım". 1 numara.

kocamin ertesi gün doğum günü, çerçeve aldım ofise koysun, kızını görsün diye. Kutusuna da içine arkadaşları tarafından pastaya suratı sokulan çocuk resmi konmuş.

kayınpeder: bu ne resim böyle
ben: reklamı
kayınpeder: düzgün resimli bişi alaydın
ben: ne fark eder ki? biz onu görmiycez, kendimiz resim koyuyoruz ya. biliyorsunuz nasıl çalıştığını di mi?
kayınpeder: herhalde yani! var bizde de. ama saçma bir resim
ben: almış bulundum napim artık!

inciler - I

eve gittim akşam. koşarak girdim, çocuğu hazırlıycam, biberon yıkıycam, pompa ucu yıkıycam, sterilize edip yanıma alacağım. çıkacağız kocam gelince.
çocuk uyuyor. kayınvalide karşıladı. (K:kaynana B:ben)
K: süt bırakmamışsın (sağdım çöpe attım çünkü!)
B: biz sabah verdik olanı, geri kalanı için 4 tane poşet vardı dolapta, yetmezse de mama hazırlamayı biliyorsunuz (hem gösterdim belki 30 defa hem yazdık verdik).
K: 2 tane vardı buzlukta.
B: Yooo 4 tane olacak, bakim.
(Açarım bakarım, o o sırada salona geçmiştir, koltuğa oturup somurtmaya başlamıştır, klasik pozisyon)
B: Anne, bakın burada duruyor ortada, diğerlerini aldığınız yerde. (bizim buzluk aşağıda, açar açmaz gözüne giriyor sütler)
K: Bakim. yok, orda yoktu.
B: E ben dokunmadım. ordaydılar. e farketmez, yarın verirsiniz, artık kalmadı zaten süt. yarın kullanırız.
K: onlar orada değildi! ben kör değilim.
B: estafurullah, görmemiş olabilirsiniz. mamaya da başladık zaten artık, dert değil yani.
K: hayır, onların üstüne birşey örtmüşsün, beni çağırmadan onu aldın. bana yalan söyleme.
B: !!!! (şok) nasıl yani? niye yapim böyle birşey?
K: senin ne yapmaya çalıştığın belli! ben kör değilim!

ben ortamdan çıktım o an, cevap versem çok kötü olacaktı. döndüm biberon yıkamaya. dolaba baktım hazır biberon var mı diye. baktım mama biberonları orda duruyor. ama mama hazırladım, içeride hazır, çocuk kalkınca vercem demişti. (bu arada mama taze hazırlanır, 1 saat içerisinde mutlak surette tüketilmiş olması gerekir, yoksa atılır, milyon defa konuşuldu, niye önceden hazırlanır o halde?)

B: birşey söyliycem ama kızacaksınız yine (niye ben kızamıyorsam)
K: noldu
B: mama uçları takılı olan biberonlar burada duruyor
K: hayır ben baktım, 3 numaraya koydum
B: bakmışsınızdır tabi de herhalde göremezdiniz (kör değilim muhabbetinin üzerine muhteşem bir gol)
K: hayır, eminim.
B: e peki. ama vermeden bir daha bakalım
(gitti getirdi, bakıyor ışıkta, bariz level 1 yazıyor)
K: aaaa bak seri numarasındaki 3'ü karıştırmışım. (BN23 yazıyor yaaa!!!)
B: birşey karışmış belli, iyi ki farkettik. çocuğa zarar olacak, sinirleniyor zaten akmayınca.
K: ben biliyorum ama 3 gördüm. baktım yani. (ulan hala mı!)

K: eviniz çok sıcak, çok fena.
B: e camların hepsi kapalı?
K: dışarıdan sıcak geliyor.
B: e klima açın o zaman?
K: kullanmayı bilmiyorum
B: gösterim mi?
K: istemem.

ben koşturuyorum, bir 10 dakika sonra akıyor benden terler.
B: offf çok sıcak, ben cam açıcam
K: klima açsanaaaa, hahahahaha
B:!!!

K:siz şimdi çıkacak mısınız? doğum günü kutlayacaktık. (benim doğum günümdü o gün)
B: aaa öyle mi? söylemediniz, bilemedim. arkadaşlara da söyledik, hay Allah.
K: ben mi söyliycem? sen pastanı alacaksın, geleceksin, kesecez.
B: ben mi alacam?
K: doğumgünü senin değil mi?
B: hiç görmedim böyle birşey. ben pastamı alacam, kutlayın beni diyecem.
K: tabi ki öyle. şimdi sen git marketten al gel, keselim, arkadaşların beklesinler.
B: küçük çocukları var, sokakta bizi bekliyorlar, bekletemem.
K: nolcak, hadi git köşedeki markete.
B: yok orda pasta.
K:aşağıdaki fırına git.
B: bu saate orda kalmaz.
K: ay beni çıldırtma, gider bakarım şimdi bulurum utanırsın.
B: teşekkürler, hakkım baki kalsın, daha iyi olur.

kocam geldi, çıkacaz. dedim anneni yalnız bırakamazyız, ayıp olur, baban gelsin öyle çıkalım.
içeri gittim, oturdum. dede gelmeden gitmeyiz falan diyorum.
K: ben dışarıda otururum, beklerim, hadi çıkalım.
B: nasıl yani?
K: siz evinizi kilitleyin, ben bankta oturur beklerim.
B: diyecek birşey bulamadım!!!!

babysitter olayı kesinleşti. kesin kesinleşti kesssssiiiin.

Önceliklerim

Yaşadıklarımızın anlamlı olması için geçmişten ve hayatımızdan bilinmesi gerekenler:
- Buzdolabında anne sütü olduğu için 4-6 derece arasında tutmaya çalışıyorum ve şu anda hayatımın en önemli görevlerinden biri bu. Kızım doğduğundan beri buzdolabına her dokunan insana bunu sakince, bağırarak, üstüne yürümek suretiyle, o anda ne gerekirse o şekilde açıklarım. buzdolabı da dereceyi gösterdiği için bana bu konuda yardımcı olur.
Evde bu konuda büyük tartışmalar çıkmışlığı vardır. buzlukta da anne sütleri olduğu için buzluk da çok önemlidir. yani bizim evde en önemli yer buzdolabı. hatta kaynanamın "ben oraya dokunmam, o mutfağa da girmem" tavrı koymuştu. Giriyor o ayrı.
- Anne sütü 1 numara biberon ucuyla verilir, mama 3 numarayla. mama 1 numaradan akmaz, 2de zor akar, bebeği zorlar, orta kulağına zarar verir. milyon defa konuşuldu.
- Bebeğin bulaşıkları özenle yıkanır, iyice çalkalanır ve sterilizatöre konulur. Sterilizatör bir bulaşık makinası değildir!
- Kızımın her zaman temiz kıyafetlerle dolaşmasını isterim. Akşam eve geldiğimde yüzünde ve üstünde kahvaltısını görünce fenalık geçiririm ama birşey söyleyemem. Aynı şekilde kahvaltı ederken su içtiği alıştırma bardağının akşam hala kullanıldığını görmek canımı sıkar, özellikle de kahvaltıda yediği yumurta üstünde asılıysa. yine milyon defa konuşulmuştur. mikrop yahu mikrop!

kaynanazede'den günaydın

Selam,

dünyada kaynanazede olmayan gelin yoktur diyeceğim ama şanslı insanlar vardır muhtemelen. Ben şimdilik görmedim desem yalan olmaz.
Benim kaynanam hamileliğim öncesinde kayınvalidemdi (bkz saygıdeğer ifade). Ancak ne olduysa sonradan kaynanaya dönüşmeyi seçti ve doğum sonrası ayrı bir boyuta ulaştı.
Allah razı olsun, çocuğuma bakıyor, onu çok seviyor, o ayrı. Ama torununun anasına, o güzel çocuğu doğuran kadına yaptıkları bildiğiniz işkence ama komikler! Ne anekdotlar çıkıyor. İnat bazen enteresan sonuçlar doğuruyor işte.
İşte benim amacım da bu gülebileceğim (sonradan) anılarımı paylaşmak. Her ne kadar arkadaşlar "yapma, etme yakalanırsın, sen bizlere korsan yayın yap, biz yayarız" dediyse de yazayım, paylaşayım, gelinler sadece kendilerinin başına gelmediğini görsünler ve psikopat olmasınlar dedim :)

Bütün gelinler psikopat bütün kayınvalideler kaynana mı, yoksa nedir bunun açıklaması?!

Hepiniz kaynanamla benim ortak dünyama hoş geldiniz!