22 Aralık 2010 Çarşamba

O da olmaz bu da olmaz ...

Normalde 18da eve geliyorum, en geç 18:30. Her ne kadar yardımcım olsa da (18:30 gidiyor) çorbamı ve kızımın etini sıcak olsun diye kendim hazırlıyorum. Salata yapıyorum vs. Kocamın gelmesi, sofraya oturmamız 19-19:30.

Kızım için geç oluyor diye düşündüm. Dedim ki kaynanama "bundan sonra 18 gibi akşam yemeği yesin kızım, bizimle de oturur, isterse birşeyler atıştırır. Akşam sütünü veririm, yatırırım sonra erkenden". Cevap geldi: "Olmaz, sizinle yesin, sizi ne zaman görecek". Dedim "e yerken görmek zorunda değil ki". Cık dedi, tamam dedirtemedim.

Peki dedim, düşündüm, biraz daha organize olayım, daha erkene almanın yolunu bulayım.

Bugün geç çıkmak zorunda kaldım ofisten ve köprü derdi falan derken 19da geldim eve.
İçeri girdim.

Ben: Kusura bakmayı geç kaldım sizi de geç bıraktım.
K: O önemli değil de çocuk aç. Çok geç oldu.
Ben: Farkındayım o yüzden tavuk söyledim yoldan. Gelmek üzeredir, ben hemen çorbasını koyayım. Hah işte zil de çaldı, tavuk geldi (resmen söyledikten sonra 5 dakikada geldi!)
K: Ama çocuk çok aç, öğlen birşey yemedi, öğleden sonra da yedirme demişsin.
B: Yedirme demedim, 16'an sonra yedirme dedim ki akşam hem meme emsin hem yemek için acıkmış olsun
K: E öğlen yemeğini 14:30da yiyor sonra olmuyor. Aç kalıyor.
Kaynbaba: Çocuk aç! Mama dedi!
B: Anladım da ben o yüzdne geçen gün 18de yedirelim artık demiştim, olmaz dediniz ya.
K: pısssssssssssss (cevap yok).

Aradan birkaç saniye geçer.

K: Çocuğum aç kaldı.
B: Ne yapmamı istiyorsunuz? 6da yedirelim, yok! 7de yedirelim, geç! Ne yapayım? Arada bir geç kalabiliyorum, işimi mi bırakayım? Olacak mı o zaman?
K: Ben kötü niyetle söylemedim.
B: Tamam, onu anladım. Ne yapayım?
K: Çocuk aç!

offfffff. konuşmaya başladığımız 3 gün oldu. Bingo, yine başladık. Üstelik bu defa ikiye karşı bir.

Kocam geldi, anlattım. Cevap: usandım! E bana ne yararı var?

21 Aralık 2010 Salı

Beyaz Güvercin ....

Bir bakıcının evde işe başlamasının artık çok da çaresiz olmadığımızı göstermesinden midir başka bir sebepten midir bilemiyorum ama barıştık.

Yani gülücük falan yok suratımızda ama konuşuyoruz.

Bu da iyi bir ilerleme, bu da yeter. Bence.

Hastalandık ve gördük ....

Geçenlerde hastalandık.
Fenaydı.
Kızım aramızda uyuyor, sağda ve solda iki hasta. Ama öyle böyle değil, ateş, titreme, kusma. Neticede sabahı zor gördük ve kızıma bakması için kaynana ve kaynbaba çağrıldı.

Ben sigorta kartını bulmaya öne gittim, kocam çocuğun yanına yattı o arada yeniden. Kapının önünde kaynanayla karşılaştık.

K: Geçmiş olsun. iyi misin?
B: Daha iyi olacağım, doktora gitmem lazım ama.

İçeri yürüdü. Kocamı yatarken gördü.

K: Oğluuuum. Evlaaadım. Sen de mi hastasıııın? (Dünyalar battı o anda)
Kocam: Evet. Anne sessiz ol, çocuk uyanmasın.
K: Oğluuuuuuuuuuuuuum.
Kocam: Anne yavaş.

Neticede acile yatıldı. Acilde test yapıldı. Benim değerlerim kocamınkilerden daha vahim çıktı. Ama kayınpeder kocamın üstünü örttü, onun ateşine baktı :) Telefonda rapor verdi, gelinin daha kötü olduğu iletildi kaynanaya.

Eve giderken ekmek alınması lazım, ben aldım. Eczaneye gidilmesi lazım, sen gittim tabi ki.

Eve gelindi. Açlıktan ölüyordum, sofra falan hazırladım.

Sonra yattık.
Kadın-erkek farkından dolayı kocam daha zor geçiriyordu :) Bir ara kocamın ateşi 39u geçti yine. ııı-ıııhhh sesleri arasında ateşler içinde yatıyordu. Benim de ateşim çıktı o ara. Ama kalktım ona ilaç verdim, soğuk patch yapıştırdım kafasına, bir tane de kendime.

Kaynana geldi.

K: Oğluuuuum, çok mu fenasın.
Kocam: ııı-ıııhhh.
K: (Bana diyor) Bana bez mez birşey bul, soğuk kompres yapmam lazım oğluma.

Ben tabi onun bunun çocuğu, hastayım ama önemli değil. Kalktım, küçük havlulardan 4 tane getirdim. Bir leğene koyduğu soğuk su ile kompresleri yapıp kocamın kafasına, boynuna, bileklerine koyuyor. Ama sürekli değiştiriyor, sürekli.

Kocam: o da hasta, ona da yap.
K: istiyor musun?
Ben: Hayır teşekkürler.

2 dakika sonra.

K: Bezler yetmedi, yeni bezler bul bana. Ayaklarına da koymam lazım.

Kocam: o da hasta, kalkmasın, ona da kompres yap.
K: istiyor musun?
Ben: Hayır teşekkürler.

Onun bunun çocuğu yine kalkar havlu bulur gelir.

Aradan zaman geçer, ateş düşer. Annem aradı.

Annem: Nasıl oldunuz?
Ben: Kocamın ateşi 39u gördü yine.
Annem: vah vah. Geçmiş olsun. Kompres yapın. Sen nasıl oldun?
Ben: Ben daha iyiyim. 38lerde benim ateşim.
Annem: Eyvaaaah, çok fena. Sen çok kötüsündür şimdi.!!!

Demek ki neymiş: En çok acıyı kendi çocuğun çekiyormuş hep! Çok yüklenmeyeyim kaynanama bari bu defa.